8 Mayıs 2022 Pazar

Travmatize

İçime dönüp de yazmayalı çok olmuş, yazdıklarımı yayınlayalı ise daha da çok.

529 gün yani 1 yıl 164 gün olmuş son yazımı yazalı, kafamın içindekileri duymaya başladığım ilk anda yazmıştım o zaman; tabii ki o yazının da kaderi de bir süredir yazıların başına gelenler gibi olmuştu, yayınlanmamak. 24 Kasım 2020'de olayın ilk şokunu atlattığımda yazdıklarıma dönüp bakınca gülüyorum aynı o videodaki gibi olmuş, incinmişim :)

Bahsettiğim şeyin ne olduğunu kısaca anlatacak olursam hâlâ da yaşamakta olduğum; içine doğup büyüdüğüm evde kafamda yaklaşık 1 metrelik camın bile isteye o zamanlar için çok güvendiğim, çok sevdiğim ve canımı verebileceğimi düşündüğüm bir insan tarafından kafamda kırılması. Tabii bu andan önce aynı kişinin mutfaktaki bıçaklarla; bana o anda bir ömür ama aslında birkaç saniye kesişmesi ve benim bunu fark edip bıçaklanacağımı düşünerek sadece "saçmalama" diyebileceğim birkaç saniye. Sonrasında vitrinde duran cam ile kesişmesini kafamdaki "bıçaklanacağım" düşüncesinin şokuyla fark edemeyip kafama cam yiyişim ve akabinde hastanelik oluşumun hikâyesi bu. Merhaba Amber Heard - Johnny Depp parmak kopma olayı Istanbul şubesi.. Yeap that's me!


Bugün itibariyle bu konuyu çok rahat konuşabiliyor, üzerine değerlendirmeler yapabiliyor, kusma dürtüsü ya da bayılacak gibi olma hissi yaşamadan ya da daha beteri o ana hapsolup gerçeklikten kopmadan, dalmadan konuşabiliyorum. #sukur #şükür

Hayatımda tamamen sürecine aklımın erip başından sonuna da tek başına atlattığım ilk travmam bebek hoşgeldin ve güle güle.

En güzeli de ne biliyor musunuz, ben tüm bu travma sürecini yaşarken ne işimden izin aldım ne de hayatımdan geri kaldım. Ekmek kesmek hariç, uzunca bir süre o bıçaklara dokunmayı geç bakamadım bile. Her olayda yaptığım gibi ertesi gün hiçbir şey yokmuş gibi davranamadım, ironiktir bu olayı yaşamadan önce hep bu huyumdan vazgeçecek bir şey olsun diye dilekte bulunuyordum. Evet, evet ne dilediğinize dikkat etmelisiniz çocuklar, dileklerde/dualarda detay vermek çok önemli olabiliyormuş.


Bu olaydan sonra yaptığım ilk şey tabii ki iki koluma ve kafama toplamda 24 adet olmak üzere dikiş attırmak oldu. Ya ne olacağıdı? (Endişeye mahal yok dikiş izlerini kapattırmak için iki tane çok havalı ve anlamlı dövme yaptırdım)

Şaka bir yana yaptığım ilk iş arkadaşlarıma gitmek oldu, birkaç saat önce belki de ölüyorum diye düşündüğüm evde tek başıma kalamadım maalesef. Hatta birkaç gün sonra işe bile gittim kolda kafada dikişler :)

Cidden şaka bir yana kaç ay boyunca mutfağa girip bir şeyleri kesemediğim mutfakta bıçaklara yakın olduğum için panik atak krizleri yaşadığım - hem de ağlamalı falan panik atak sen ne diyorsun! - anlarım oldu bilmiyorum. Kaç gün aralıksız ve kaç ay boyunca uyuyamadığım çünkü her uyuduğumda kabus gördüğüm o ana geri döndüğüm gece yaşadım bilmiyorum. Bu olayın baş sorumlusu bana bir keresinde "Hiç kimse geceleri yorgana sarılıp tek başına ağlamamalı" ya da bu minvalde bir cümle kurmuştu; görüyor ve artırıyorum:

Hiç kimse delilerce uyumak isteyip, yarım saatlik uykuya muhtaç kalacak, çölde damla arayan bir yolcu gibi çaresiz geceler geçirmemeli. İşe yeni girmiş bir çalışan olarak da "ya şey ben inanmazsınız öldürüyordum, o yüzden korkunç travmatize oldum bana biraz izin verin" diyemiyeeaahh, çalıştığın pozisyon elden gidiyeaaah çünkü. 

Ups i did the joking thing again.

Bu esnada hayatımın en güzel ilişkisi ve insanı olabilmeye en yakın aday hayatıma girmiş ve bu süreçte bana yardımcı olmaya çalışmıştı, elinden geldiğince elbette. Zaten insan başkası böyle bir durumdayken ancak elinden geldiğince yardımcı olabilir bencesi. O yüzden bu süreçte hâlâ minnettarımdır Öykü'cüm. -Her ne kadar hiç yüzüne karşı bunu ifade edememiş olsam da- (Heçteg aklımı s.km)

İşte o esnada daha önce gittiğim psikolog ile bağımı kopardığım ve bi psikiyatrik yardımın iyi geleceğini akıl edebildim. Çünkü her şeyin biraz boka sardığını Öykü'nün hayatımdan çıkışı fark ettirmişti. Çünkü bir süredir gitmiş olan kabuslar geri gelmişti. Bazı insanlar hiçbir şey yapmasalar dâhi etkileri iyi olabiliyormuş çocuklar. 

Merak eden yoktur elbette ama canım öyle istediği için yazacağım, kabusları 2021 Aralık'ta; uykusuzluğu 2022 Şubat'ta;kronikleşen depresyonumuysa belki atlattım belki sonundayım ama düzeliyor o da. 

Tıpkı Büyük Ev Ablukada'nın da dediği gibi, HEPSİNE ALIŞIYOR İNSAN.

Velhasıl ben biraz içimi döktüm, biraz kendimi inceledim, travmatize kendimin birazcık sırtını sıvazladım. 

Yine meraklı olmayanına not, adli süreç nedir ne durumdadır bilmiyorum. Ne yapayım ki üzerine düşünüp.


Ben oradaydım, ben yaralandım, yaralı haldeyken hem ne olduğunu anlamaya çalışıp hem de gelen tekmeleri yedim. Ben zaten yaşadım o anı, bir kez gerçekten; kim bilir kaç kez de kabus olarak. 

Bugün, bu sabah itibariyle ne fark eder?

Umarım bu gündoğumunda hepimizi iyi şeyler bekler :)


19 Aralık 2020 Cumartesi

Uyandırmadan

Uyandırmadan kıvrılmak istedim yanına,
Huzursuz uykularını bölmek,
Her kabusuna bir masal olmak,
Uyandırmadan sarılmak istedim sana,

Bir ömür boyu...

Uyandırmadan kıvrılmak istedim yanına,
Tüm duvarlarına rağmen yanında olmak,
Nasıl kurtulacağını bilmediğin hapishanende
Seninle hapsolmak

Bir ömür yanında olmak istedim, uyandırmadan
Gün aydığında yüzündeki gülümseme olmak,
Adını haykıran bir çocuğun babası olmak,
Belki de sadece o çocuğun hayaline sarılmak

Uyandırmadan kıvrılmak istedim yanına,
Alerjini tetikleyen bir kedi, bir de ben
Belki de sadece,
Bir ömür seni sevmek istedim..

Uyandırmadan yanına kıvrılmak istedim sadece,
Her gelişimde sıçrayacağını bile bile
Tüm karanlığına aydınlık olmak,
Tüm yaralarına sarılmak istedim, seni sen yaptığı için

Uyandırmadan yanına kıvrılmak istedim sadece,
Bir gece daha senin kokunla uyumak,
Ve sonsuza dek uyanmak üzere o geceden

Bir yıla daha seninle girmek istedim bu gece,
İmkansızı bile bile..

Uyandırmadan yanına kıvrılmak istedim sadece,
Kokunla bir ömür orada hapsolmak...

01:24 -01:33 Ataşehir/İstanbul
-K

27 Kasım 2020 Cuma

Sanırım

"Geri kalan tüm insanların içi boşaltılmış sanki, herkes aynı
Ve ben hiçbir şeyi yaşamak kadar sevmiyorum galiba"

"Bunu Sen Seçtin" Sokrat St
Produced by RED 2014


   Sanırım kendime yetmeyi unutmuşum, ne zaman başladığını dahi hatırlayamadığım 'başkalarına yetmeye çalışma' telaşı içindeyim. Uyku tutmayınca fark ettim ki çok uzun süredir başkalarının mutlu olmasını kendi mutluluğum saymaya alışmışım. Bunu ilk yaptığım zaman çok güzel ve çok romantik hissettirdiğini hatırlıyorum. Ama geçen tüm yıllar boyunca hesaba katmadığım bir şey olmuş; mutluluğunu sağlamaya çalıştığım, bunu bir vazife ve zorunluluk bildiğim insanların hayatımdan çıkabileceği gerçeği. İşte tam olarak bunu hiç düşünmemişim. Çünkü bazen insanlar gider, bazen de sen gidersin, hiç hesapta yokken birdenbire de gerçekleşebilir bu gidişler. Gitmek zorunluluk hâline gelmiş de.

 

Yıllar önce 'Alışkanlık' diye bir yazı yazmıştım, geçtiğimiz günlerde blog yazılarının devam etmesi gerektiğine karar verdiğimde taslaklara çektiğim bir sürü yazıyı ya sildim ya da yeniden yayınladım. Yazıda geçen isimler sebebiyle o yazıyı tamamen kaldırdım çünkü her ne kadar eski yazılarımı tekrar yayınlamam geçmişimle yaptığım barışı temsil etse de, bazı şeyler mezara gitmeli. Velhasıl kelam, 2015 yazında yazdığım 'Alışkanlık' yazısında bir olay, bir davranış her ne kadar iyi de olsa alışmak kötüdür diye tembih ettiğimden bahsediyordum karşımdaki insana.

 

Lâkin söylediklerini en az anlayan her zaman anlatanmış...

"Bir Gün Her Şey"
Produced by Gazapizm 2016

    En hızlı ben unutmuşum alışmanın/alışkanlığın kötü olduğunu, şimdi yalnızım, hayatımda şımartabileceğim bir insan bir hayvan yok, ayırabileceğim bir sürü zamanım var kendime ama öyle unutmuşum ki kendimi önemsemeyi; birkaç haftadır yapacak bir şey bulamadığım için bu duruma üzülmeye, sürekli birileriyle sohbet etmeye ve içten içe de aslında, var olan problemden kaçmaya çalışıyordum.

 

2011 yılında ilk kez kalemi alıp deftere kafamdan/ruhumdan geçenleri yazmaya başladığımdan beri durum benzer aslında, bilenler bilir bu blog için yazılan yazılarda en fazla yazım yanlışı kontrolü yaparım, kurgusuna uğraştığım tek yazı 'Centilmen Abazalar' ki o da yayınlandığı yıl itibariyle ergenlik sayılır. Yani ondan da çok bir şey olmaz. 

 

İşin aslı, yalnız kalmaktan korkuyorum. Çünkü hâlâ benliğimin içinde sevgiye neden aç olduğumu çözmeye çalışıyorum. Var olan en ufak sevgi gösterisinde çoktan oraya doğru sürüklendiğimi fark ettim bu cümleyi yazarken. Ve sanırım bu sebepten birkaç yaşamamam gereken ilişki de yaşamış olabilirim. Var olan andan geriye kocaman bir adım atıp tarafsızca baktığımda bunu rahatlıkla söyleyebilirim, ne var yani eski sevgililerim okuyup üzülecek mi sanki? Çoğunda ergendik zaten o ilişkilerin siktir edin, darılacağınız bir şey yok bu cümlede. Birbirimizden çok şey öğrendik, kiminizle karşılıklı ilk öpüşmeyi, kiminizle ilk kez sevişmeyi, kiminizle gezmeyi, kiminizle şiir yazmayı, kiminizle de hüznü öğrendim. O yüzden hâlâ şiir ve yazı yazdığımı, iyi bir yatak performansımın olduğunu düşündüğümde ben bir kayıp olarak görmüyorum. 

"Herkesi tuttum da bi' tek kendimi bıraktım" 

Hayki - Kargalar Produced by Murat Acar / Dirty Beatz 2019

         Yıllarca kendimi arıyor olduğumu artık biliyorum. Yazılarımı okurken hepsini bir bir fark ettim. Bir dönem içimdeki öfkenin beni nasıl ele geçirdiğini yazılarımdan dahi görebiliyorum. Şimdiyse hepsi geçti.

 

        Tüm bunlara karşın kendimi aradığım tüm bu yıllar boyunca hep yazmışım, blogun adını işte tam da bu yüzden "Kişisel Gelişim Notları" yapmıştım yıllar önce. Hikâye de yazdım burada, şiir de. Dikkatli bir göz bakacak olursa kendime dair daha çok şey olduğunu görecektir, eh işte hayatıma dahil olduğu kadarıyla. Ve şundan eminim ki buradaki yazıların hepsinin ne olduğunu anlayacak tek bir kişi yok. Çünkü ben hikayelerimi hep böldüm. Şayet ilgili bir eşim olursa ileride ona anlatacak çok şeyim olacak.

 

Kendimle biraz daha olsun barıştım. Siz de barışın, yardıma ihtiyacınız varsa beni hayatınızda en son nerede bıraktıysanız ucunu oradan yakalayıp bulabilirsiniz.

 

Ya da hiç hikayemiz kesişmedi ise belki de zamanı şimdidir.

 

 

 02:19 -03:13 İstanbul

Tarihin içinden tüm benler bir arada. 26.11