17 Kasım 2013 Pazar

Bir Cümle İle Öldürülmek

Telefonda ağlıyordu. Günlük yaşamın saçma şeyleri diye düşündüm. Fakat en yakın dostlarımdan biri telefonda ağlıyordu. Bense bir süre sessiz kalarak cevap verdim ona,ne diyeceğimi bilemedim...

Hayatından çıkanlara üzülüyordu. Halbuki ben bilirim bu duyguyu yakınımdır da çok buna. Çünkü her sene mutlaka birileri tarafından terk edilirim. Bu kimi zaman bir sevgili,kimi zaman en yakın dediğiniz arkadaştır. Sanırım bu sene arkadaşlarım terk edecek beni.

''Ben de çok terk edildim,bırakıldım,görmezden gelindim,boşver yapabileceğin bir şey yok alış bunlara''demek isterdim bir çırpıda lâkin diyemedim.

Çünkü o ağlıyordu ve ben buna karşılık ne yapabileceğimi bilemedim,yanımda olsaydı sıkıcı sarılırdım,acısı bana aksın diye. Uzun sıkı bir sarılma olurdu bu. Çünkü ağlamamalıydı benim hayatımdakiler,buna izin vermemeliydim/veremezdim.

Geçen sene beni de terk etmiş birisi şimdi onu terk ediyordu  ''Bırakmayacağım'' demiş ona da... Tıpkı bana söylendiği gibi...

Hâlbuki en önce ''bırakmayacağını'' söyleyenler terk eder bu oyunu.

Dünyanın en güzel yalanıdır bu ''bırakmamak''...
Hâlâ inananlarının olması da çok hoş bana göre. İçimizde hâlen daha bir saflık kaldığının/kalacağının göstergesi.

Her insan ben gibi planlar kurmamalı ilişkilerinde. Kimi zaman saf kalabilmeli. Hoş benim de birkaç saf ilişkim var. Oynamadığım,yalan söylemediğim,gerçekten sevip,gerçekten önem verdiğim yahut karşı tarafın yalanlarıyla kirletmesine izin vermediğim.

Aslında bakarsınız aradığım şeyin bu ''planlardan kurtulmak'' olduğunu adım gibi biliyorum. Her ilişki (arkadaşlık,ilişki hepsi) öyle başlıyor aslında. Sonra büyüsünü bozuyorlar. Kendimi tam anlamıyla ortaya çıkartmaya karar vermişken okulunun çıkışında sana söylenen bir yalanı fark ediyorsun mesela..


Hayat garip tesadüflerle dolu. İsteyerek öğrenmedim zaten hiçbir kötü şeyi.
Arkadaşımda aynı durumu yaşıyordu,harab olmuş bir şekilde. Vazgeçmiş,gözyaşlarının akmasına,aktıkça daha da akmasına izin vermişti. Ağlamayı becerdiği için onu tebrik etmeliyim sanırım,ben bu özelliği 2010'da geçici,geçtiğimiz sene ise tamamiyle kaybettim. O ağlıyordu ve benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Çaresizlik anlarından biri yine. En sevmediğim hâldi bu geçtiğimiz yüzyılda.

Belki de aslında bunların hiçbiri değildi beni etkileyen.

Belki de o son,hıçkırıklara boğulmuş cümleydi acıtan icat ettiğim kırılmaz kalbi...*

''Sen de gitme... Gitmeyeceksin değil mi... Gitme nolursun.. gitme..''
Gidemem ki ben... Bir insan gidecekse/terk edecekse şayet bunu ölerek yapmalı.

Ruhen öldüğüm/öldürüldüğüm günden;ruhen,aklen,hissen öldüğünüz/öldürüldüğünüz günlere selamlarımla.
 Toprağınız bol olsun.
Dipnot:Gitmeyeceğim


12 Ekim 2013 Cumartesi

Hayat Albümü

"Başlangıçları ve sonlarını benim yazmadığım pek çok hikaye yaşadım ama artık;nokta" yazardım intihar mektubuma;şayet öyle bir şey olsa idi.

Geriye dönüp bir bakınca hayatınızdaki en önemli kararların bazılarını;çoğunu ya da; hepsini kendinizin vermediğini fark ediyorsunuz. Anlık bir cesaret,anlık bir öfke,bir deli kuvveti,içinizden gelen ''HAYDİ YAP!'' sesi...
 Sonlara ise hayatınızdan çıkan insanlar,çıkarılan insanlar,katlanamayan,başkalarını isteyen,sizi yeterli görmeyen pek çok insan karar verir. Bazen bırakmak istemediğiniz,daha sıkı sarıldığınız ani bir rüzgar gibi gelir geçer.
Sonrasındaysa tesadüfen gördüğünüz veyahut öğrendiğiniz şeyler can yakar. Siz ne kadar öyle olmayacağını düşünsenizde.

Aradan geçen zamandan sonraysa kendinize ulaşamazsınız artık. Halihazırda kaybolmuş olan ruhunuz daha da bir derin çukura düşer,daha da kaçmak,daha da kurtulmak ister buradan.
Gülmediğinizi fark edersiniz ya da ağlamadığınızı. En son ağlayışınızın kör kütük sarhoşken olduğunu,içindekilerden kurtulamadığını..

Detayları unutur,iyi şeyleri unutur; kötülükleri hatırlarsınız. Beynimizin küçük oyununa dahilizdir çünkü istesek de istemesek de.

Bazen de şarkıları.
 
Belki de bize en çok gerekendir şarkılar. Unutmamalı onları,çünkü onlar beş dakikaya altı ayı da,altı ömrü de sığdırabilecek kadar güçlüdür.



Ve elbette; İyi geceler... 
Tabii eğer öyle bir şey mümkünse..

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Hiçbir Fikrim Yok

House dizini bitirememiş ya da bitirmemiş olmamın sebebi hala House'tan cevapları alıyor oluşum olabilir diye düşünüyorum. Bundan ayılar önce (ne kadar oldu bilmiyorum artık) ilişkime başladığımda bana yaptığım yanlışlarda "Sen aptalsın" diyecek bir dost,ilişkim boklaşmaya başladığında "Sıkıntı yapma" diyen bir arkadaş. İlişkimin ardındansa psikoloğa gidebilmem için beni cesaretlendiren bir ebeveyn. Psikolog seansları ve ardındansa "HAYATINA DEVAM ET" diyen neon bir levha olmuştu.

Hala da öyle. Hala cevapları,hala yolları gösteren bir şey benim için House. Şansıma mı öyle oluyor yoksa mistik bir şey mi bilememekle beraber yeni bir bölüm izlemeye kalkıtığımda o bölümde kafamı kurcalayan bir sorunun cevabının çıkması yedi sezondur tesadüf olamaz herhalde. Hem ben tesadüflere inanmam. Her şeyin bir sebebi vardır. Kimi zaman bunun farkına varamasanız bile.

House izlemeyen birisi bile " You are an idiot" ve " Everybody Lies"ı biliyor durumda. Bunlar sıradan repliklermiş gibi geliyordu başlarda fakat izledikçe bu iki replik derinleşip,açıldı bana göre. Evet herkes yalan söyler ama neden söyler,neden ihtiyaç duyar,NE İÇİN YAPAR.

Bunlara odaklanıyor ve yaşamadan da insanları öğreniyorsunuz böylece.

House'a şimdi bile baştan başlasam,onlarca farkına varmadığım replik,mimik,tedavi ve çılgınlık bulacağımı biliyorum. Her sezonun sonunda değişen bir House oluşu ise diziyle beraber sizin de nasıl değiştiğinize örnek.

İnsanlar değişmez diyen bir adamın hikayesi.

Benzer hikayemiz. Değişmeyen,değişmek istemeyen iki insan.
Eninde sonunda değişeceğiz sanırım.