23 Haziran 2018 Cumartesi

-Biraz Geç Oldu Ama-


03:55
Bu bir “Hayır öyle değil” diyememenin yazısıdır.
             Sanıyorum kendime dair çoğu şeyi öğrendim, duygularımı kontrol etmeyi; hatta doğru an olduğumu düşündüğüm ana kadar saklamayı; sevmeyi; hayır demeyi; ne zaman bittiğini ne zaman bitmeye başladığını; ne zaman başladığını hatta başlayabileceğini..
Her birini de zor yoldan, kalp kırıklıkları ve yanlışlarla öğrendim. Ancak öğrenemediğim şey bunları ifade edebilmek. Gece attığım mesajların en sevdiğim kısmı genelde bu durum birkaç gecedir düşünülmüş, uykular kaçmış, bastırılmaya çalışılmış ama kontrolü kaybedilip patır patır her şeyin bir anda ortaya dökülmesi. (Ama nasıl alkollüyümdür)
Bu durumun sebebi de sanıyorum ki geçmiş tecrübelerimde ağızımın yanmış olması.             
             Ve bunu yaptıktan sonra öyle güzel uyanıyorum ki diğer güne, içimdeki birikmişleri atmış olmanın verdiği rahatlık olsa gerek, cevapların olumlu ya da olumsuz olması sorun olmuyor, çünkü en azından ben en doğrucu halimle, düzeltmeden; düşünmeden açıkça yazmışım. O anki samimiyetin ve doğruluğu kolay kolay bulamazsınız 21. Yüzyılda.
Bu sebeptendir ki anlattıklarımı inandırıcı bulmayan olursa sallamıyorum, o noktaya gelmek için zaten adım atmış olduğum için “E ama bundan dahasında ben anlatamam ki” oluyor. Kırgınlıklar, kızgınlıklar, kalp kırıklıkları elbet bir yerde geçiyor ya da en azından bende geçiyor bilmiyorum. En fazla 100 yıllık ömrümde bir de kafamı insanlara karşı kötü şeyler besleyerek geçiremeyeceğim, buna gerek olduğunu düşünmüyorum.
“Geçmiş” kelimesinin en güzel yanı kelimenin adının üstünde olmasıdır. Geçmiş.
Yani geçmiş olması gerek; geçmemiş ise “geçmiş“ denilemeyecektir.

             Şunu da fark ettim:
Bir insanın size dair düşünceleri eğer bir şekilde kesinleşmiş ise, ona ne söylediğiniz çok da bir önem arz etmiyor. Söylediğiniz şey ile kafasındaki düşünce ve kalıp çatıştığında ağızınızla kuş tutsanız da o kalıbı kıramıyorsunuz. Hem söyleyen; hem de söylenen taraf olarak bunu yaşadım.
Genelde bahsi geçen konuşmada “söyleyen” taraf, bir şeyleri değiştirmiş/farkına varmış/anlamış/hatasından ders almış ve tekrar etmeyecek/doğru olanı her şekilde yapacak konumdadır.
Aksi taraf ise, o ana kadar çoktan tüm sabrını/vereceği şansları/güveni/inancı tükettiği için inanmayacaktır.
İki taraf da haklıdır. Birinden birinin fark etmesi gerekiyor sadece :)
“Hayır öyle değil” diyemediğim kısım işte tam olarak konuşmanın bu kısmında yaşandı. Sitemler, kırgınlıklar, yaptığım hatalar sıralanırken üstüne “ Zaten şimdi de şöyle olur” çıkarımına –yoo öyle değil nerden bilebilirsin ki öyle olacağını” ve müteakip cümlelerimi yazmışken hepsini seçip sildim.
             Düşe kalka, koşa yürüye ve de hatalar yapa yapa büyüyoruz. Başka türlü yaşamanın ve öğrenmenin de yolu yok ya zaten.
Status Quo’yu kabullenmekten başka yapacak bir şey yok.                     

Dipnot: 
(Bir süre sonra)Yüzünü hafifçe kaldırmıştı ve arkaplandaki gökyüzü ikiye ayrıldı.                  
04:28
İstanbul


BOL ŞANS !