14 Temmuz 2018 Cumartesi

Bazen, Bazı, Böyle


01:32
   “Kalbime sormasını çocuktan benimsedim”
Sanıyorum bu konuda büyük bir hata ettim, çünkü birinci sefer tesadüf, ikinci sefer hata, üçüncü sefer ise aptallık diyorum hep.     Lâkin bu kaçıncı inanın ben de bilmiyorum. On civarı olabilir diye düşünmekte ancak buna şu an itibariyle takılmamaktayım. Halihazırda başka bir yerde takılmış durumdayım. 
Peki neden “akıllanmıyorum” (öyle diyelim) ?

Sanıyorum kendime ve herkese söylediğim gibi ‘Her insan başka bir hikaye, her insan başka bir deniz ve roman’ dediğim için. Herkesin farklı olduğuna kendimi inandırıyorum; ancak, gerçekten öyle mi?
Henüz bu soruya cevap bulamadım ( bu da demek oluyor ki bir süre daha akıllanmadım, belki birkaç bardak sonra işler değişebilir, söz veremiyorum) #np  Umut Adan – Güvercin Şarkısı
Ancak cevabı aramaktayım, ki bu hâlim beni tanıyanlar tarafından pek sevilmez, biraz her şeyin askıda kaldığı, duyguların donduğu, mantığımın kontrolünü tekrar sağlamaya çalıştığım, sessizleşilen, çok düşünülen ama az konuşulan, müzik ve kitapla buluşulan bir an.
             Çünkü böyle durumlarda kararsızlığıma etki edecek bir cümle çıkıyor o güzel şarkılardan ( bu da bir nevi duygusallık olarak yorumlanabilir, kararsızım) 

(“Güzel seven, sevap sever, sevabı müjdeler olsam”) --> (Sonrasında kesin üzüldüm, net)
Değiştiremeyeceğim şeyler yapmışımdır, hepsi benim hikayemdir, hepsi bendir. Hiçbirini inkar etmedim, hiçbirinden kaçmadım ( en azından artık kaçmıyorum). Ancak bu noktaya pekçok şeyi yıkarak, yakarak, kırarak ve yok ederek; sonunda da en çok üzülen ben olarak geldim. Öyledir; çünkü böyle olmuştur hep, olacaktır da. Üzülmeden öğrenemediğimiz gerçeğini üzülerek öğrendim.


“Sensizim diyenlere güven biraz, ah! Aşkın yanından ben de geçtim!”
Şu anda yukarıda bahsettiğim sorularıma cevap veren şarkı satırlarını yazıyorum, hani merak edip de bakan varsa zaten az çok çakmıştır da, yine de gözünüze gözünüze sokayım dedim. Anlamıyorsunuz sonra.
Kaldı ki bunun da benle alakalı olduğunu düşünmüyorum, kendimi her zaman anlatmaya çalışıyorum, açıksözlüyüm,  neysem oyum; ancak yanılıyorum. Hiçbir zaman neysem o olamadım, çünkü her zaman karşımdakinin beni gördüğü kadardım, ki bu durumdan rahatsızım. Beni soktuğunuz/sokmaya çalıştığınız kalıp olamıyorum, lâkin beni olduğum gibi kabul etmediğinizi, uzaklaştığınızı da biliyorum. Umuyorum ‘beyaz adam” bir gün dürüstlüğün, düşündüğünü söylemenin, en çok da bunu yapan kişinin ‘iyi’ olduğunu anlayacak. O zamana kadar ben yılmaz; yozlaşmazsam eğer.

             Biraz yoruldum bu sebeplerle, verdiğim şeyi geri istiyorum çok zor bir şey değil. Verirseniz bir gün, daha fazlasını alacaksınız. Ve ben günün sonunda sadece şiir yazıyor olacağım. Bir fotoğrafa bakarak gülüyor olacağım, sesinizle rahatlıyor, enerji doluyor olacağım.
                                        O güne kadar biraz buruk, sessiz ve soğuk yoluma devam edeceğim. Çünkü hikayem; küllerim Akdeniz ve Ege’nin kesiştiği yere dökülene dek devam edecek, bir yazımlık bu “hayat” denen hikayeyi güzel yaşamaya inat etmiş durumdayım…
                                                                                                       tüm zorluklara rağmen!
         02:09 İstanbul Sokakları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder