01:32
“Kalbime
sormasını çocuktan benimsedim”
Sanıyorum bu konuda büyük bir hata ettim, çünkü birinci
sefer tesadüf, ikinci sefer hata, üçüncü sefer ise aptallık diyorum hep. Lâkin bu kaçıncı inanın ben de bilmiyorum.
On civarı olabilir diye düşünmekte ancak buna şu an itibariyle takılmamaktayım.
Halihazırda başka bir yerde takılmış durumdayım.
Peki neden “akıllanmıyorum”
(öyle diyelim) ?
Sanıyorum kendime ve herkese söylediğim gibi ‘Her insan
başka bir hikaye, her insan başka bir deniz ve roman’ dediğim için. Herkesin
farklı olduğuna kendimi inandırıyorum; ancak, gerçekten öyle mi?
Henüz bu soruya cevap bulamadım ( bu da demek oluyor ki bir
süre daha akıllanmadım, belki birkaç bardak sonra işler değişebilir, söz
veremiyorum) #np Umut Adan – Güvercin Şarkısı
Ancak cevabı aramaktayım, ki bu hâlim beni tanıyanlar
tarafından pek sevilmez, biraz her şeyin askıda kaldığı, duyguların donduğu,
mantığımın kontrolünü tekrar sağlamaya çalıştığım, sessizleşilen, çok düşünülen
ama az konuşulan, müzik ve kitapla buluşulan bir an.
Çünkü böyle
durumlarda kararsızlığıma etki edecek bir cümle çıkıyor o güzel şarkılardan (
bu da bir nevi duygusallık olarak yorumlanabilir, kararsızım)
(“Güzel seven, sevap sever, sevabı müjdeler olsam”) --> (Sonrasında kesin
üzüldüm, net)
Değiştiremeyeceğim şeyler yapmışımdır, hepsi benim
hikayemdir, hepsi bendir. Hiçbirini inkar etmedim, hiçbirinden kaçmadım ( en
azından artık kaçmıyorum). Ancak bu noktaya pekçok şeyi yıkarak, yakarak,
kırarak ve yok ederek; sonunda da en çok üzülen ben olarak geldim. Öyledir;
çünkü böyle olmuştur hep, olacaktır da. Üzülmeden öğrenemediğimiz gerçeğini
üzülerek öğrendim.
“Sensizim diyenlere güven biraz, ah! Aşkın yanından ben de
geçtim!”
Şu anda yukarıda bahsettiğim sorularıma cevap veren şarkı
satırlarını yazıyorum, hani merak edip de bakan varsa zaten az çok çakmıştır
da, yine de gözünüze gözünüze sokayım dedim. Anlamıyorsunuz sonra.
Kaldı ki bunun da benle alakalı olduğunu düşünmüyorum,
kendimi her zaman anlatmaya çalışıyorum, açıksözlüyüm, neysem oyum; ancak yanılıyorum. Hiçbir zaman neysem
o olamadım, çünkü her zaman karşımdakinin beni gördüğü kadardım, ki bu durumdan
rahatsızım. Beni soktuğunuz/sokmaya çalıştığınız kalıp olamıyorum, lâkin beni
olduğum gibi kabul etmediğinizi, uzaklaştığınızı da biliyorum. Umuyorum ‘beyaz
adam” bir gün dürüstlüğün, düşündüğünü söylemenin, en çok da bunu yapan kişinin
‘iyi’ olduğunu anlayacak. O zamana kadar ben yılmaz; yozlaşmazsam eğer.
Biraz
yoruldum bu sebeplerle, verdiğim şeyi geri istiyorum çok zor bir şey değil.
Verirseniz bir gün, daha fazlasını alacaksınız. Ve ben günün sonunda sadece
şiir yazıyor olacağım. Bir fotoğrafa bakarak gülüyor olacağım, sesinizle
rahatlıyor, enerji doluyor olacağım.
O
güne kadar biraz buruk, sessiz ve soğuk yoluma devam edeceğim. Çünkü hikayem;
küllerim Akdeniz ve Ege’nin kesiştiği yere dökülene dek devam edecek, bir
yazımlık bu “hayat” denen hikayeyi güzel yaşamaya inat etmiş durumdayım…
tüm
zorluklara rağmen!
02:09 İstanbul Sokakları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder