Bu saçma kulüp bazı gecelerde oyun oynamak için toplanan arkadaşların yine aynı derecede saçma müzikler açarak birbirlerini izlemesiyle,birbirlerini tramvaydan 'üzgün oldukları' gerekçesiyle kaçırmalarıyla ya da geceleri semtin sokaklarını arşın arşın dolaşıp,açık bir tekel aramalarıyla karşınıza çıkabilir.
Sessiz bir anlaşmayla kurulmuştur bu kulüp. Tıpkı ''Centilmen Abazalar'' gibi. Farkında olmadan oluşturuyoruz her topluluğu. İçesimiz var. (Doldur lan!)
Sorsan ''iyiyiz'', ''hep aynı şeyler işte''... Ama aslında hepimizin sessiz birer çığlığı var içinde,bağırmak istedikleri. Sarılmak istedikleri. Susuyoruz. Bazı gecelerde ''bu neyin tribi amına koyayım ya?'' diyoruz. Sonra bakıyoruz tekrar; aynı şey yeşermiş içimizde. Susuyor olmanın can sıkıntısı. "Can kırıkları" var bu adamların. Görüyorum. Ama en az benim kadar çaresiz onlar da,bir şey yapabilsek,bir umudumuz olsa koşarak yapardık,sonunu düşünmeden. Az konuşuyoruz,çünkü konuşmak en azından en çok konuşmak istediğimiz insanlar olmadıkça gereksiz.
Doğru açıdan bakarsanız bezginliğimiz yüzümüzden,dinlediğimiz müzikten okunabilir. Ama dedim ya,saçma şeyler bunlar. Hem dünya bizim etrafımızda da dönmüyor.Herkes de zaten her istediğini alamaz... İroni yaptım...
Kendimi çıkartırsam,iyiliği hak eden,iyi insanlar var bu kulüpte... Çünkü iyi şeyler gelmeli iyi insanların başına,onların gözünden sadece mutluluk gözyaşları akmalı..
Kalk amına koyayım kalk! Sofraya gidiyoruz!
Şu şarkı iyi gidecektir bu öfkeye...
27 Mayıs 2014 Salı
25 Mayıs 2014 Pazar
MELANCHOLY MAN; Saydım...
İyi Gider:The Moody Blues-Melancholy Man
Ne yapabilirdi insan? Kişi mutluluğu tek başına sağlayamıyor. Eğer bu mümkün olsaydı,o mutlu olmak için elinden geleni hatta fazlasını bile yapmıştı. Ama ne olursa olsun kendisine engel olamıyordu. İçi acıyordu. Sanki her gün birileri bıçak saplıyordu göğsüne,uyandığı andan itibaren. Yaptığı bir kötülük vardı belki de,pekala bunun bedelini ödüyor olabilirdi. Öyle olmasını istedi içten içe. Çünkü ancak o zaman öfkesi geçebilirdi bulunduğu durumdan ötürü tanrıya...
Bu duruma kötü bir şaka,bir kabus gözüyle bakmayı denedi. 128 gün dayanabildi ancak. O gece bastı feryadı karanlığa. Komşular birisine saldırıldığını düşündü,cama çıktılar merakla.
Öyle bir çığlıktı bu.
İçten...
Neden sarılmak istediğim insanlarla boş muhabbet ediyorum,havadan sudan konuşmak;beni mutlu etmiyor diye geçirdi içinden. Özlemişti onu.
Onun kokusunu özlemişti.
Küçük detaylarını özlemişti onun. Parmaklarını saçlarında gezdirmeyi özlemişti.
Uzun ya da kısa,fark etmez. Saçlarını da özlemişti onun.
Uzun uzun 'seni seviyorum' demeyi özlemişti ona. Onun şefkatli ellerini,kendisinin de sevilebileceğini ona gösteren kızı özlemişti.
Onun sesini uzaktan dinleyebilmek için çok kez değiştirmişti yolunu,pekçok kez onun yüzünü görebilmek için kaldırmıştı eğik başını. Ve şu an sadece özlemişti onu.
Ne kadar özlediğini anlatacak bir kelime bulamadı. Düşündü,düşündü ve düşündü...
Özlemişti. Ama ona sarılabilmek varken o,sadece onunla konuşabiliyordu. En azından bunu yapabiliyorum diye geçirdi içinden. 142 günden sonra buradan başlayabilmişlerdi en azından. Onu tamamen kaybedebilirdi de. Özlemişti. Çokluk tanımının en fazlası olabilecek kelime kadar özlemişti onu. Sarılmak istiyordu,
sıkı sıkı sarılmak ona. Bırakmayacak şekilde sarılmak.
Yarını göremeyecekmiş gibi sarılmak.
Yağmuru bir daha hissedemeyecekmiş gibi sarılmak...
Bıraktı kalemini.
Silmeye hiç yeltenmediği göz yaşları artık görüşünü engelliyordu. Bekledi biraz,yaşların yanaklarından kayıp gitmesini bekledi. Şiir kitabını aldı sonra. -Ümit Yaşar Oğuzcan- En sevdiği şiiri okumaya başladı.. Durdu. Bu akşam kaçıncı olduğunu hatırlamadığı içkisinden koca bir yudum aldı...
Sarılmak istediğim insanlarla niye boş laf kalabalığı yapıyorum diye geçirdi içinden.When all the stars are falling down
Kaynak: <a href='http://www.akormerkezi.com/the-moody-blues-melancholy-man-turkce-ceviri_sarki-dthldn.html'>http://www.akormerkezi.com/the-moody-blues-melancholy-man-turkce-ceviri_sarki-dthldn.html</a>"When all the stars are falling down"
Ne yapabilirdi insan? Kişi mutluluğu tek başına sağlayamıyor. Eğer bu mümkün olsaydı,o mutlu olmak için elinden geleni hatta fazlasını bile yapmıştı. Ama ne olursa olsun kendisine engel olamıyordu. İçi acıyordu. Sanki her gün birileri bıçak saplıyordu göğsüne,uyandığı andan itibaren. Yaptığı bir kötülük vardı belki de,pekala bunun bedelini ödüyor olabilirdi. Öyle olmasını istedi içten içe. Çünkü ancak o zaman öfkesi geçebilirdi bulunduğu durumdan ötürü tanrıya...
Bu duruma kötü bir şaka,bir kabus gözüyle bakmayı denedi. 128 gün dayanabildi ancak. O gece bastı feryadı karanlığa. Komşular birisine saldırıldığını düşündü,cama çıktılar merakla.
Öyle bir çığlıktı bu.
İçten...
Neden sarılmak istediğim insanlarla boş muhabbet ediyorum,havadan sudan konuşmak;beni mutlu etmiyor diye geçirdi içinden. Özlemişti onu.
Onun kokusunu özlemişti.
Küçük detaylarını özlemişti onun. Parmaklarını saçlarında gezdirmeyi özlemişti.
Uzun ya da kısa,fark etmez. Saçlarını da özlemişti onun.
Uzun uzun 'seni seviyorum' demeyi özlemişti ona. Onun şefkatli ellerini,kendisinin de sevilebileceğini ona gösteren kızı özlemişti.
Onun sesini uzaktan dinleyebilmek için çok kez değiştirmişti yolunu,pekçok kez onun yüzünü görebilmek için kaldırmıştı eğik başını. Ve şu an sadece özlemişti onu.
Ne kadar özlediğini anlatacak bir kelime bulamadı. Düşündü,düşündü ve düşündü...
Özlemişti. Ama ona sarılabilmek varken o,sadece onunla konuşabiliyordu. En azından bunu yapabiliyorum diye geçirdi içinden. 142 günden sonra buradan başlayabilmişlerdi en azından. Onu tamamen kaybedebilirdi de. Özlemişti. Çokluk tanımının en fazlası olabilecek kelime kadar özlemişti onu. Sarılmak istiyordu,
sıkı sıkı sarılmak ona. Bırakmayacak şekilde sarılmak.
Yarını göremeyecekmiş gibi sarılmak.
Yağmuru bir daha hissedemeyecekmiş gibi sarılmak...
Bıraktı kalemini.
Silmeye hiç yeltenmediği göz yaşları artık görüşünü engelliyordu. Bekledi biraz,yaşların yanaklarından kayıp gitmesini bekledi. Şiir kitabını aldı sonra. -Ümit Yaşar Oğuzcan- En sevdiği şiiri okumaya başladı.. Durdu. Bu akşam kaçıncı olduğunu hatırlamadığı içkisinden koca bir yudum aldı...
20 Mayıs 2014 Salı
İstediğim
Mavi bir gitar var; parçalamak istediğim... Rengi en sevdiğim,gök mavisi...
Bağırmak istediğim cümleler,yıllardır altını çizdiğim kitaplardan
Ayların özlemini geçirmek istediğim saatler,sarılmak istediğim insanlar,sıkı sıkıya...
Yazmak için can attığım hikayeler.Çözmek istediğim,keşfetmek istediğim şeyler,söylemek istediğim şarkılar var,hep beraber. Atmak istediğim yumruklar var mesela itin kopuğun suratına. Kaçmak istediğim yerler,içmek istediğim koca bir 70'lik...
Çok şey var istediğim; en başında umudumu yeniden kazanabilmek. Ama bunu yapmak için uğraşmaktan yoruldum,bir şeyin olduğu ya da değiştiği yok,uğraştıkça kendi kuyumuzu kazmaktan başka bir halt etmiyoruz,o yüzden koyvermek belki de en güzeli. Hem zaten her istediğimizi elde edememe gibi bir gerçeğimiz var. Gittiğiniz her psikolog,her aile bireyi,her öğretmen,her arkadaş size ''umudunu kaybetme,her şey güzel olacak'' der.
Belki de her şeyin güzel olmasına gerek yoktur? Bırakalım her şey kötü olsun ve en sonunda kötü olmanın en üst sınırına ulaşssın ve de kendisini yok etsin...
Nasılsa biz hiçbir şeyi yok edemiyor/unutamıyoruz...
Bağırmak istediğim cümleler,yıllardır altını çizdiğim kitaplardan
Ayların özlemini geçirmek istediğim saatler,sarılmak istediğim insanlar,sıkı sıkıya...
Yazmak için can attığım hikayeler.Çözmek istediğim,keşfetmek istediğim şeyler,söylemek istediğim şarkılar var,hep beraber. Atmak istediğim yumruklar var mesela itin kopuğun suratına. Kaçmak istediğim yerler,içmek istediğim koca bir 70'lik...

Belki de her şeyin güzel olmasına gerek yoktur? Bırakalım her şey kötü olsun ve en sonunda kötü olmanın en üst sınırına ulaşssın ve de kendisini yok etsin...
Nasılsa biz hiçbir şeyi yok edemiyor/unutamıyoruz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)