Sarılmak istediğim insanlarla niye boş laf kalabalığı yapıyorum diye geçirdi içinden.When all the stars are falling down
Kaynak: <a href='http://www.akormerkezi.com/the-moody-blues-melancholy-man-turkce-ceviri_sarki-dthldn.html'>http://www.akormerkezi.com/the-moody-blues-melancholy-man-turkce-ceviri_sarki-dthldn.html</a>"When all the stars are falling down"
Ne yapabilirdi insan? Kişi mutluluğu tek başına sağlayamıyor. Eğer bu mümkün olsaydı,o mutlu olmak için elinden geleni hatta fazlasını bile yapmıştı. Ama ne olursa olsun kendisine engel olamıyordu. İçi acıyordu. Sanki her gün birileri bıçak saplıyordu göğsüne,uyandığı andan itibaren. Yaptığı bir kötülük vardı belki de,pekala bunun bedelini ödüyor olabilirdi. Öyle olmasını istedi içten içe. Çünkü ancak o zaman öfkesi geçebilirdi bulunduğu durumdan ötürü tanrıya...
Bu duruma kötü bir şaka,bir kabus gözüyle bakmayı denedi. 128 gün dayanabildi ancak. O gece bastı feryadı karanlığa. Komşular birisine saldırıldığını düşündü,cama çıktılar merakla.
Öyle bir çığlıktı bu.
İçten...
Neden sarılmak istediğim insanlarla boş muhabbet ediyorum,havadan sudan konuşmak;beni mutlu etmiyor diye geçirdi içinden. Özlemişti onu.
Onun kokusunu özlemişti.
Küçük detaylarını özlemişti onun. Parmaklarını saçlarında gezdirmeyi özlemişti.
Uzun ya da kısa,fark etmez. Saçlarını da özlemişti onun.
Uzun uzun 'seni seviyorum' demeyi özlemişti ona. Onun şefkatli ellerini,kendisinin de sevilebileceğini ona gösteren kızı özlemişti.
Onun sesini uzaktan dinleyebilmek için çok kez değiştirmişti yolunu,pekçok kez onun yüzünü görebilmek için kaldırmıştı eğik başını. Ve şu an sadece özlemişti onu.
Ne kadar özlediğini anlatacak bir kelime bulamadı. Düşündü,düşündü ve düşündü...
Özlemişti. Ama ona sarılabilmek varken o,sadece onunla konuşabiliyordu. En azından bunu yapabiliyorum diye geçirdi içinden. 142 günden sonra buradan başlayabilmişlerdi en azından. Onu tamamen kaybedebilirdi de. Özlemişti. Çokluk tanımının en fazlası olabilecek kelime kadar özlemişti onu. Sarılmak istiyordu,
sıkı sıkı sarılmak ona. Bırakmayacak şekilde sarılmak.
Yarını göremeyecekmiş gibi sarılmak.
Yağmuru bir daha hissedemeyecekmiş gibi sarılmak...
Bıraktı kalemini.
Silmeye hiç yeltenmediği göz yaşları artık görüşünü engelliyordu. Bekledi biraz,yaşların yanaklarından kayıp gitmesini bekledi. Şiir kitabını aldı sonra. -Ümit Yaşar Oğuzcan- En sevdiği şiiri okumaya başladı.. Durdu. Bu akşam kaçıncı olduğunu hatırlamadığı içkisinden koca bir yudum aldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder