Youtube Türkiye çok ilginç bir yer gerçekten, Arif'in Manchester'a attığı
gol videosundan, Songül Karlı'ya gidene mi dersiniz, tek vasfı makyaj yapmak
olan kişinin milyonlarca izlenmesi ve o kişinin "jargonunu"
kendi ağzına entegre etmeye çalışanlar mı dersiniz, yoksa yabancı içeriklerin
aynısını kendisine uyarlayan mı dersiniz ve bunun çok tutması mı dersiniz,
haydi onu da geçtim birbirini kızdıran 3 adamın çok komik olduğu görüşüne sahip
kitle mi dersiniz...
Son cümleyi açacak olursam;
Son cümleyi açacak olursam;
Takdir
edersiniz ki birinci, ikinci ve hatta üçüncü videoda bu insanların birbirini
“kışkırttığını” kabul etmek pek kolay mümkünken, bunun upuzun bir seri olması
ve daha önce bu başına gelmiş olan insanların daha (ve tek işlerinin youtube’a
video çekmek olduğunu da göz önüne alırsanız) sonrasında bunun bir kendileri
için hazırlanmış bir video içeriğini “anlayamamaları” ve yine “kışkırtılmaları”
mantıklı bir bireye göre kabul edilebilir olmamalıdır. Çünkü ya izleyiciyi ya da kendilerini deyim
yerindeyse ‘salak’ yerine koyup buna sinirlenmiş gibi yapıyor olabilirler
gayet, ya da diğer ihtimalde video içeriğindeki kişinin bunu anlamadığını ve
yine “kışkırdığını” kabul edecek olursak bu sefer de video çeken bireylerin çok
afedersiniz ama ‘salak’ olduğunun kanıtı olmaz mı?
Sonuç olarak her iki senaryoda da bu insanları izlemenin bir
mantığı olmadığı görüşündeyim.
Tabii ki youtube’da tutan bir
içerik yaptıktan ve iyi bir takipçi kitlesine ulaştıktan sonra yapmanız gereken
ilk şey, en tutan en saçma içeriği alarak onu filme ya da tek vasfınız makyaj
yapmaksa bunu hemen bir markaya dönüştürmektir. Maliyetinizi 5 lira tutarak,
tanıtıma özel 30 TL ve ardından 45 TL’ye çıkan fiyatlarla küçücük bir ruj
satabilirsiniz.
Hatta Recep İvedik gibi Türkiye’nin barzo tayfasının tipik
bir örneği karakteri, internet üzerindeki köklü gruplarla, ekşi sözlükle vs ile
biraz para yedirerek işbirliği yapar imdb puanını 1’e kilitleme challenge
yaparak viral reklamınızı yapabilirsiniz. Daha sonra da insanlar sanki bunun
ayırdına hiç varmamış gibi “bak bak bu virali yaptım ama çakmadınız” diye tweet
atmak; bunlar hep olağan ve takipçi kitleyi göz önüne aldığınız zaman müstehak
sayılabilecek şeyler.
Youtube Türkiye’nin genel olarak özeti bu olmakla birlikte,
bir de takipçi kitlenin bu güzel abilere ablalara özenerek kendi kanallarını
kurarak daha acayip içerikler üretmesi beni iyice benden alıyor. 3-15 yaş arasındaki
küçük kardeşlerimizin elinden lütfen tablet-telefon ve bilgisayarları alalım…
Ülkecek buna ihtiyacımız var.
Ancak tüm bu anlattıklarım bu yazının çıkış noktası değil;
yazımızın çıkış noktası tahmin edilebileceği üzere Burcu Esmersoy!
Youtube’un vergisiz ve güzel para kazanma yöntemi (A.K.A
Keriz Parası) ünlüleri de cezbetmiş olacak ki zaten halihazırda ‘hiçbir vasfım
yok ama ünlüyüm ve para kazanıyorum’ tayfasının da youtube’a giriş yaptığını
görüyoruz.
Öncelikle sevgili Burcu hanım, ‘çantamda ne var?” konseptli
videoların ömrünü 2014-2015 sezonunda tükettiğini belirtmek isterim. En baştan içerik
seçiminizin falso olduğunu söylemeliyim.
Ancak bunun da önem arz etmediğini belirtmekte fayda var.
Asıl bombamız, o mükemmel sözler!
“Erkek arkadaşınızla
birliktesiniz, cüzdana ihtiyacınız olmayabilir… Ama ne olur ne olmaz diye… Ki
ben ne olur ne olmazcıyım! Mutlaka yanıma para almaya çalışıyorum ya da bir
kart…”
Şimdi bu yazının asıl sebebi olan bu sözler üzerine yüksek müsaadenizle
bir şeyler söylemek isterim.
Kadın – Erkek eşitliğini dibine kadar savunduğumuz ve bunun
ülkemizde gerçekten kanayan bir yara olduğunu göz önüne alırsak Burcu hanımın
bu sözlerine ‘katılabilecek’ ve hatta üzülerek söylüyorum ki ‘katılan’ insanlarımızın
mevcut olduğu ve bunların benim hemcinsim olması beklenirken Burcu hanımın
hemcinsi olması beni daha da hayrete düşürmüş durumda. Hâlbuki Mehmet Aslantuğ
ne güzel söylemişte bundan birkaç zaman önce;
"Üretime girmesi lazım kadının. Ata'nın
işaret ettiği muasır medeniyet seviyesi kadın üretime girmeden
olmuyor"
"Bunu şöyle formüle etmek zorundayız. Bu
erkeğe de anlam katar, kadına da: Bu duyguları koruyalım ama kadın evinde,
üretimden çekilip bütün ikbal istikbalini bi adamın vicdanına, aşkına,
samimiyetine, günün sonunda bi gün aklının karışmasına, yanılgılarına
bırakmamalı. "
Ne kadar da doğru söyledi demiştik değil mi hep bir ağızdan.
Gerçekten de beyefendiliği ve karşısındaki saçma fikirlere karşı o kadar
sakince anlattı ki Mehmet Aslantuğ bir kez daha kendilerine hayran olduk.
Gerçekten de ‘kamera karşısındaki’ diye adlandırabileceğimiz
insanların hepsi keşke Mehmet Bey gibi olsa ya, ilkelerine bağlı, efendi, sakin
ve mantıklı. Ve en önemlisi eşitlikçi.
Kadın – Erkek eşitliği Türkiye’nin kanayan yarası demiştik,
evet kesinlikle. Hâlâ haberimizin olmadığı ama kocasının baskısıyla istediğini
giyemeyen, çalışamayan veya daha başka şeylerle mücadele etmek zorunda olan
kadınlarımızın olduğunu lütfen aklınızdan çıkarmayın.
Toplumun ‘önde gelenleri’ diyebileceğimiz insanların bu
durumun farkında olması ve bu durumu göz önünde bulundurarak açıklamalar yapması;
Burcu hanımın durumunda hemcinslerine örnek ve destek olması beklenirken, bu
açıklamanın benim de içerisinde yer aldığım büyük bir kesim tarafından hoş
karşılanmadığını görüyoruz.
Hesap Kadın – Erkek de olsa, Erkek- Erkek de olsa, Kadın-
Kadın da olsa eşit ödenebilmelidir. Hiçbir erkeğin ilk buluşma diye ya da başka
bir sebeple ‘hesabı ödeme yükümlülüğü’ olduğunu savunmak mümkün değil. Kişi incelik
yapmak ister, o başka. Kişinin görüşüne bağlı bir durum bu. İsterse öder,
istemezse ödemez kimse de ondan ödemesini beklemez, ödemedi diye ahlak
kurallarına uymamış olmaz, ya da amiyane tabir ile öküz olmaz. Aksine günümüz
Türkiye’sinde bu erkeğin öküz veya odundan ziyade hemcinslerine göre ileri
görüşlü olduğu dahi savunulabilir.
Burcu
Hanımın olayın ertesi gününde yaptığı açıklamalar ise şöyle;
Videonun bir ilk buluşma videosu olduğunu, ilk buluşmada
ahlak kurallarına göre hesabı erkeğin ödemesi gerektiğini, Avrupa’da pek çok yerde
böyle bir uygulama olduğu hatta bazı restoranların hanımefendilere fiyatsız
menü verirken, beyefendilere fiyatlı menü verilirmiş, bu böyle olsa iyi
olurmuş.
Yani şimdi ben bir ‘date’e gittiğim zaman ilk buluşma diye hesabı
ben ödesem ama sonraki buluşmalarda karşımdaki hanıma hesabı (çok afedersiniz
ama) kitlesem, ya da bölüşsek bu daha garip değil mi ?
Bence garip. En başından
bölüşelim hesabı, elmayı,kahveyi, yemeği, suyu, hayatı, sevgiyi, aşkı? Mottomuz
bu olmuyor mu ilişkilerde “ her şeyi paylaşmak “ e haydi paylaşalım!
Hesap hariç mi her şeyi paylaşalım?
Dipnot: Burcu hanım bu vesile ile
videosuna iyi izlenme, takipçilerine iyi takipçi kattı, güzel reklam! Saygılarımla. Akıl dolu hareketleri takdir ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder